İnsan Kendini Ararken — Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile Derin Bir Yolculuk Röportaj: Elif Karaca Modern insanın en çok sorduğu sorulardan biri: “Ben kimim?” Tüm teknolojik ilerlemelere, bilgiye ulaşmanın kolaylığına rağmen, insanın kendine ulaşma çabası hâlâ en zorlu yolculuklardan biri. Bu konuda toplum psikolojisi ve insanın içsel dönüşümü üzerine yaptığı uluslararası çalışmalarıyla tanınan Prof….
İnsan Kendini Ararken — Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile Derin Bir Yolculuk
Röportaj: Elif Karaca
Modern insanın en çok sorduğu sorulardan biri: “Ben kimim?”
Tüm teknolojik ilerlemelere, bilgiye ulaşmanın kolaylığına rağmen, insanın kendine ulaşma çabası hâlâ en zorlu yolculuklardan biri. Bu konuda toplum psikolojisi ve insanın içsel dönüşümü üzerine yaptığı uluslararası çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer, “Simurg Efsanesi” üzerinden insanın kendini arayışını anlamlandırıyor.
Simurg Efsanesi ve İnsanın Kendini Bulma Yolculuğu
Elif Karaca:
Hocam, “İçimizdeki çocuk”tan, “kendini bilme yolculuğu”na kadar birçok konuşmanızda insanın iç dünyasına yönelme temasını sıkça vurguluyorsunuz. Bu kez “Simurg” metaforunu merkeze aldınız. Neden Simurg?
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer:
Çünkü Simurg, aslında insanın kendini bulma serüveninin en eski anlatılarından biridir.
Bir zamanlar kuşlar, kendilerini yönetecek bir kral arar. Duyarlar ki Kaf Dağı’nın ardında bilge bir kuş vardır: Simurg. Onu bulmak için yola çıkarlar ama bu yol, sıradan bir yol değildir; yedi vadiden geçmeleri gerekir: İstek, Aşk, Bilgelik, Bağımsızlık, Birlik, Hayret ve Yokluk.
Her vadi, insanın kendi iç yolculuğunda geçmesi gereken bir aşamayı temsil eder. Yüzlerce kuş yola çıkar ama korkuları, hırsları ve yorgunlukları onları yolda bırakır. Yalnızca otuz kuş, Kaf Dağı’na varır. Simurg’un yuvasına vardıklarında bir ayna görürler — ve o anda fark ederler ki aradıkları Simurg kendileridir. Çünkü “Simurg” kelimesi Farsçada “otuz kuş” anlamına gelir.
Bu, insanın kendine yaptığı yolculuğun hikâyesidir.
Dışarıda Değil, İçeride Arayın
Elif Karaca:
Yani insanın dışarıda aradığı cevapların aslında kendi içinde olduğunu söylüyorsunuz…
Prof. Dr. Yıldırımer:
Kesinlikle. Jung’un dediği gibi: “İnsan kendi gölgesiyle yüzleşmedikçe aydınlığa ulaşamaz.”
Simurg’un vadileri de bu yüzleşmenin sembolleridir. İstek Vadisi, arzularımızın bizi nasıl yönlendirdiğini; Aşk Vadisi, yanmadan olgunlaşamayacağımızı; Hayret Vadisi, bilginin bile bizi şaşkınlığa sürüklediğini anlatır.
Sonunda “Yokluk Vadisi”ne varan insan, egosunu aşar ve benlik bilincine ulaşır.
Modern çağda bu yolculuk artık dağlarda değil; zihinlerimizde, ruhlarımızda yaşanıyor.
Günümüz İnsanı Nerede Takılıyor?
Elif Karaca:
Peki günümüz insanı bu yolculukta nerede takılıyor sizce?
Prof. Dr. Yıldırımer:
Erich Fromm’a göre çağımız insanı, “özgür olmayı ister ama özgürlüğün ağırlığına dayanamaz.”
Zygmunt Bauman ise modern bireyi “bağ kurmaktan korkan ama yalnızlığa da tahammül edemeyen” biri olarak tanımlar.
Tıpkı yolda kalan kuşlar gibi… Kimi korkusuna, kimi alışkanlıklarına, kimi de konforuna yenik düşüyor.
Kendini bulmak, her şeyden önce cesaret istiyor. Aynaya bakabilenler — yani kendiyle yüzleşebilenler — Simurg’a ulaşabilenlerdir.
Bakınız: Zihnin Labirentinde: Kendi Minotorunu Bulmak
Aynaya Bakmak: Kendiyle Hesaplaşmak
Elif Karaca:
Aynaya bakmak… Bu çok güçlü bir imge. Ne anlama geliyor sizin için?
Prof. Dr. Yıldırımer:
Ayna, insanın kendiyle hesaplaşmasıdır. Orada ne bir düşman ne de bir kurtarıcı vardır; sadece sen varsın.
Maslow der ki: “İnsan kendini gerçekleştirdiğinde dünyayı da dönüştürür.”
Gerçek dönüşüm içeriden başlar. Çünkü kendiyle barışan birey, topluma da umut taşır.
Simurg, insanlığın en eski metaforlarından biridir — küllerinden doğan bilgeliktir. Her düşüş, bir doğuşun habercisidir. Her kırılma, bir aynayı yeniden parlatır.
Bakınız: İnsan Davranışları ve Derin Katmanları
Kurtuluş İçtedir
Elif Karaca:
Son olarak, bu hikâyeden çıkarılacak en önemli mesaj nedir sizce?
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer:
Bugün hızın, gösterişin ve tüketimin içinde unuttuğumuz en temel hakikat şudur:
Kurtuluş dışarıda değil, içtedir.
Kaf Dağı artık uzak bir diyar değil; hepimizin içinde.
Ve o dağın ardında bizi bekleyen Simurg, aslında yine biziz.
Bu derin ve düşündürücü sohbet için Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer‘e içtenlikle teşekkür ediyoruz.
Kendisinin sözleri, yalnızca akademik bir bakış açısı sunmakla kalmıyor; aynı zamanda modern insanın içsel karmaşasında bir pusula görevi görüyor.
Kaf Dağı’nın ardındaki “Simurg’u” ararken, belki de hepimizin dönüp kendimize bakmamız gerektiğini hatırlatıyor: “Kurtuluş dışarıda değil, içtedir.”
Prof. Dr. Yıldırımer’in insan psikolojisi, toplumsal değişim ve içsel dönüşüm üzerine kaleme aldığı yazılara ve güncel çalışmalarına www.ayaktangelensaglik.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Gazetemizin ailesi olarak, insanın kendini arama serüvenine ışık tutan bu değerli paylaşımlarından dolayı hocamıza bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Reklam & İşbirliği: [email protected]